Fotoğraf: Sezen Yalçınkaya

MATRUŞKA

-Hoş geldin evime

-Hoş bulduk, demek burada yaşıyorsun…bu evde mi yazdın onca şeyi..bu odada mı hayat buldu onca yazın….nasıl da bohemvari bir havası var..nasıl da hoş görünüyor kedin,kütüphanedeki nobokov,atay…voodoo bebeklerin..ama kesif bir koku var burada neyin kokusu bu .?

-Kokuyu boşver …evet yazmam için gereken şeyler bunlar…ilhamım oluyorlar.. daha iyi son için yaşıyoruz..daha iyi bir sonu yazmak ve de onu ölümsüzleştirmek için burada tüm bunlar….şunu dinle:

Ruhum bir asma yaprağı..

Ellerim gizli bahçe

Susarken gördüğüm epik rüyalarda gelecek yanılsamaları

Kopuk düşler bunlar….hiçe sayıyor denize giden tüm yolları

Elimden aşırdım seni…

Bir matruşkaya feda ettim…

Tüm bunların ardından bir de itirafname niteliğinde olmasını dileyerek oturup sana şunları yazacağım:

Hiçbir kelimeme inanma,hiçbir bana inanma…ahenkli sözler bulup yerli yerine yerleştiriyorum sadece…kelime oyunları yapıyorum…laf karmaşası yapıyorum..aslında boşlukta kıpırtısız duruyorlar…. Boş büyük bir odaya kilitleyip öylece birbirlerine çarpmalarını seyrediyorum…ara sıra göz kırpışlarına şahit olmasam gerçekliklerinden şüphe edeceğim,kendimin gerçekliğinden şüphe ettiğim kadar..şimdi ne yapıyorsam hepsi sana yazmak için…. biriktirdiğim sözcükler hayal ürünlerimin kötü birer kopyası.. sana bunları yazan ben değil ,fikriyatımın eseri … başka bir ruh halinin eserleri…ciddiye almadığım körpe etimin gizli savunucularının yazdıkları… tüm bunları böyle düşün de söndürmeyeyim ikimizi..


..bu yazdıklarımı başka bir yazının önsözüne koyacağım ..ya da okuru etkilemek için yapılmış bir aldatmacaya kurban edeceğim..kanları akacak ama ben durmayacağım..canları acıyacak içlerinden yıldızlar geçecek ama ben durmayacağım….durmak ne kadar da ilkelce diyeceğim tüm kalanlara inat….


- Hayır nasıl gerçek olamaz sen gerçeksin tüm bu yazdıkların gerçek…tüm bu olanlar gerçek ….neden bir yalana başvuruyorsun…son mu var ?.. bu koku geçmiyor …ne bu ?

- İçimde binlerce var..ve de binlerce yalan…tüm bu olanlar asında olmadığım ve de inanmadığım bir dünyadan geliyor…herkes bunlardan türlü türü şeyler çıkarırken ben kapı aralığından usulcana bakıp kıs kıs güleni oynuyorum ama kimse bilmiyor..kimse anlamıyor…okuyanı zehirliyorum cümlelerimde…okuyan kayıpsız bir yalnızlığa düşüyor…nasıl da ahmaklar…görmüyorlar..rol kesiyorum….onların benliklerini olmadık bir şeyle dolduruyorum ama görmezler gözlerini çalmışım…duymazlar kulaklarına cümlelerimi fısıldamışım..anlamazlar fikriyatlarını çalmışım zamandan zamanla…tüm bu olanlar benim yalanım…bari sen bil istedim, dedim ya bu bir itirafname…bir son istemiştim..sadece iyi bir son….

- Şimdi şimdi anladım tüm bu olanların aslında olmadığını, ne kadar da “ilkelsin” kendi benliğinde, ruh yüzdürüyorsun….tüm bu anlattıkların anca buna yarar…

-Belki de ama neye yarar ki bazıları anca kanmak için varlar…ve de günden güne bunu da anlarlar fakat dönemezler geri…tüm bu söylediklerim kendi yanılsamamdan daha mı iyi…?

-Kendi yanılsaman diye bir şey yok, kendi benliğin gün gibi aşikar….sahte olduğunu anladığın için sahte cümleler buluyorsun kendine yakışan…ve de onları gizlice şırıngayla her gece damarlara gönderiyorsun….birileri anlayacaktır…birileri bunu son verecektir…sakın aldattığına aldanma…

-Ahenkli sözlerim sana da bulaşmış..senden “bizden” olmuşsun besbelli……tüm yaptığım ne kadar da sıkıcı olduğumu anlatmaktı..tüm yaptığım aslında gerçek olmayan bir şeyi savunmaya çalışmaktı….gerçeksizliğimle övünürken günü gelipte tüm bu yazdıklarıma inanacağım hatta inandıracağım hiç aklıma gelmezdi…benim gizli yanılgım buydu ve de bunu anladığımda yapacak tek bir şey kalmıştı bu oyunu sürdürmek…artık çok geç…binlerce insanı zehirledim….kusmuklarımda boğuluyorlar şimdi….sözlerimin yanılgılarını görmüyorlar…kendi çelişkilerini anlayıp usulcana yanımda saf tutuyorlar…artık çok geç..

-Sonu gelmeli …bitirmelisin bunu..aslında her şeyin bir kurmaca olduğunu söyle ..inanmadığın onca cümleyi artık taşıyamadığını anlat insanlara…onları her gece öldürüp, her sabah tekrar diriltmişsin…onlara bakma, dokunma…elindeki yitik gerçeklik sonunda sana inanan herkesi öldürecek..en iyisi mi sen kendini öldür, yok et bu anıları…ardından bir veda mektubu bile yazabilirsin …tüm cümlelerinin aslında gerçek olmadığına ve de kendinin dahi inanmadığı sözcükleri sırf insanlığa kötülük etmek için uydurduğun zihin yanılsamaları olduğunu söyleye…eski sözcüklerine inandıkları gibi bunlara da inanırlar…. Yok et…

-Vedalar budalalar içindir…sonunu görmekten hoşlanan zavallılar için..kim inanır bunca gerçekliğe…nasılda üzgünler ve de bundan da gizliden gizliye övünç duyuyorlar…ne kadar da dibe vurduklarını sanıyorlar…nasılda mutlu bir mutsuzluktalar…tüm bunlar benim…tüm bu insanlar benim yalanımı örtüyorlar…gerçeklik dünyasına gönderdiğim gizli yüzlerim hepsi….hepsi birer yalanı büyütüyorlar nasıl da aksini ispatlarım artık…yok oluşum neyin sonucu olur ki…olsa olsa beni daha da büyütmez mi içlerinde…yitiklerin en yücesi derler …ödüllere boğarlar beni…mezarımda dikilirler…beni sözcüklere boğarlar..bir totem olurum…tapınası…benden yok olma mı istiyorsun..hangi gerçeklik öldürür beni…ben ölmem sadece doğarım..ve de binlerce ben doğuturum içlerinde…binlercem var benim..binlerce matruşkam var türlü türlü…içine insanlığı sığdırmışım anlamazlar mı..içine onca sözcüğü koymuşum inanmazlar mı…nasılda zavallılar..

- Koku….bu koku beni öldürecek….nerden geliyor bu,bulalım…

- Bakarım bir çaresine ..hemen geliyorum..

( Işıkları kapatmakla başlayabilirim işe….sonra usulcana yanına yaklaşıp ilk bıçak darbesini indiririm sırtına….sonra bütün vücuduna… değişik bir ölüm şekli olmayacak ama en etkilisidir…öldürdüklerim bilir …kanla karışık olur..kanla karışık severim onu…matruşkama yeni bir kurban….matruşkama yeni eller veririm….ellerimde ölür …ellerim soğukluğundan muzdarip yine bana kızar.. …bu da “onlar” gibi yüceltilecek tarafımdan ..yazdıklarıma kanan ve de iyi bir sona muhtaç etmeye çalıştığım biri olarak tarihimdeki yerini alacak biri olarak kalır….ne kadar da mutludur şimdi…. ilk ve de tek itirafımı yapmıştım ona daha ne ister ki…

kulaklarında sözcüklerim yankılanıyordur …ruhu benle yankılanıp sessizlikle parçalanıyordur… iyi bir son istemiştim ama olmayacak bu da biliyorum…daha türlü türlü başka son senaryoları eklerim belki hayatıma…daha iyisi de gelecektir….

matruşkama koyduğum yeni birisi…

daha iyi ölüm şekilleri…

Ölümümün şekilleri…..)

Murat Uyanık


Hiç yorum yok: