Fotoğraf: Sezen Yalçınkaya

JUDAS PRIEST- NOSTRADAMUS-2008




30 seneyi aşkın bir süredir devam eden, yaşayan en büyük Heavy Metal gruplarından biri olan Judas Priest ‘in son albümü Nostradamus, 16 haziran 2008’de Colombia Records etiketiyle çıktı….Albüm 2 Cd ve de 23 şarkıdan oluşmakta..
Albümün en önemli özelliği Judas Priest’in tarihindeki ilk konsept albüm olması, ünlü kahin ve de astrolog Nostradamus’un hayatından yola çıkarak hazırladıkları bu albümde Judas Priest pekte alışık olmadığımız bir yapıyla oluşturmuş şarkılarını…Daha ağır ,epik,destansı bir albüm var karşımızda.. klavye partisyonlarının da bu tarz sebebiyle parçalarda fazlaca yer aldığını da belirtelim…bildiğimiz o Judas Priest’in olmazsa olmazları “Hız, güç ve enerji” fazla yok bu albümde…bunun nedenin sadece konsept bir albüm oluşu ve de işlediği konunun geçti yüzyılın gotik havasından mı kaynaklı bunu ileriki Judas albümlerinde göreceğiz…
Albüm Dawn of creation isminde bir introyla başlıyor…albümün genel havasını özetler nitelikte… ağır tempoda ve de oldukça karanlık bir hava eşliğinde ilerliyor..
Prophecy ile o karabulutlar birden dağılıyor…klasik Judas Priest havasına yakın bir şarkı bu..fakat albümün geneline işlemiş olan atmosferik yapı bu şarkıda da var…
Ardından bir outro niteliğindeki Awakening çıkıyor karşımıza bir geçiş şarkısı olduğundan fazlaca kısa tutulmuş ,
Revelations başlayınca işte bu diyoruz, albümün en iyi şarkılarından biri çalıyor…gerek vokali gerekse gitar sololarıyla ve de ölçülü klavye kullanımıyla fazlaca iyi bir çalışma… kasik Judas priest müziğine en yakın çalışma bu albümdeki.. arada giren yer yer klasik gitar tınıları da şarkının süprizi…
Bir sonraki şarkı The four horsemen yine bir outro niteliğinde..klavyenin ön planda olduğu ve de bayan vokalin Halford’a eşlik ettiği senfonik bir geçiş şarkısı.
Ardından albümün ilk klibinin de çekildiği War şarkısıyla tekrar dünyaya dönüyoruz…ağır havasıyla ve de ortasındaki savaş efektleriyle ufakta olsa Blind Guardian’ın Nightfall in Middle Earth albümünü hatırlatıyor…
Sand of Time ile tekrar duruluyoruz bütün outrolarında olduğu gibi..klavye altyapılı bir geçiş şarkısı ..
Pestilence and plague albümün en ilginç şarkılarından..gerek Latince sözlerinden gerekse vokallerinden …fazlaca değişik olmuş kanımca….
Çan sesleriyle başlayan Death şarkısı geliyor ardından ..haggardı andıran epik havası ve de ağır temposuyla farklı Judas Priest tanımımızı doğrulayan nitelikte bir parça...
Peace outrosu durağan yapısıyla bizi Conqueste hazırlayacak diye beklerken hiçte öyle olmadığını Conquest şarkısı başlayınca anlıyoruz…Sololarıyla ve de Halford’un muhteşem vokaliyle bezeli görkemli bir yapıt…albümün en iyilerinden…
…“conquest and fire
we will be strong
days of desire
making us stronger”…
Lost love başladığında ufak çapta bir flashback yaşıyoruz …Judasın efsanevi Before The Dawn şarkısını dinliyormuş hissine kapılıyoruz …ve bu hissiyatla şarkıyı bitirirken sanki o yıllara gidiyor geliyoruz..gidiyor geliyoruz…albümün genelinde olmayan “ballad” havası bu şarkıda fazlasıyla var.
İlk CD’nin son şarkısı Persecution fazlaca Iced Earth’ün Burnt Offerings albümündeki karanlık şarkıları anımsatıyor bize…birden kesilen ve de sadece klavyenin yer aldığı bölümler dahil…albümün öne çıkanlarından.…
Albümün ikinci bölümü Solitude introsuyla açılıyor…klavyenin hakim olduğu bir giriş…
Ardından Exiled başlıyor…Halford’un hüzünlü ve yoğun vokaliyle ön plana çıkıyor…pek alışık olmadığımız şekilde ilerliyor parça…değişik bir Judas hali yine…
Alone’un girişi ben iyi bir şarkıyım dercesine başlıyor…Halford’un inanılmaz girişiyle iş çığrından çıkıyor… Halford’un aradaki çığlıkları Eric Adams’ı hatırlatmıyor değil…karanlık, depresif ama albümün önemli parçalarından…
Shadows in the flame akustik gitarlarla ilerleyen bir başka outro…
Visions parçası kulaklarımızda yankılanırken bildiğimiz Judas Priest’e en yakın şarkılardan birinin çaldığını anlıyoruz… Can alıcı soloları..Halford’un muhteşem sesiyle hayat bulan bir visions…albümün en iyilerinden bu da….
2.09 luk süresiyle Hope başladığında tekrar duruluyoruz….bayan vokallerin eşliğinde Halford’u dinliyoruz…dinginliğinden başımız dönüyor…devamında gelen New beginnings’in Hope’tan kalır yanı yok…Huşu içerisinde dinliyoruz…
Calm before the storm outrosu bu dinginliği devam ettiriyor sadece…Fakat ardından gelen albüme ismini vermiş Nostradamus parçasıyla her şey bir anda değişiyor…gümbür gümbür giriyor Judas,Nostradamus nakaratlarıyla…Epik havadan kurtulup fazlasıyla Power Metal öğelerinin kullanıldığı bir parça olmuş.. Kendinizi bir anda Helloween ya da Gamma Ray dinliyormuş gibi hissediyorsunuz… kısacası çok iyi bir şarkı Nostradamus…
Geliyoruz albümün kapanış parçasına adını veren Future of mankind’e..albümün kapanış parçası olması sebebiyle en uzun şarkısı…Destansı ,epik havasıyla giden albümün genelini yansıtan, tamda bu tarz komplike ve de konsept albümlerinin sonuna yakışan bir parça olmuş Future of mankind…albümün göze çarpan parçalarından….
Sonuç olarak Judas Priest pekte kendi kulvarında olmayan bir tarzda yapmış bu albümü..Asla bir Defenders Of The Faith ya da Painkiller tadında bir şey beklemeyin bu albümde…o gözle dinlerseniz hayal kırıklığına uğrarsınız…Judas Priest’in tamamen farklı bir konsepte yapmış olduğu ilk ve tek albüm olacak Nostradamus belkide… ilk konsept albüm denemeleri olmasına karşın oldukça iyi bir çalışmaya imza atmış Judas…bize de keyifle dinlemek düşer diyorum…,Başucu albümlerimizden biri olmayacak ama en az diğer konsept albümler kadar önemli olacak bizim için… 30 senesinden fazlasını bu müziğe adamış hayatlara bir saygı niteliğinde duracak gözümüzde…


Murat Uyanık
Not:Bu yazı Şehir Rock dergisinin yeni sayısında da yayınlanmıştır...


Hiç yorum yok: