Fotoğraf: Sezen Yalçınkaya

Kanatsız…

Unut demiştim ama hatırladın yine…sana ne demeli…sen nasıl iflah olacaksın…sen akıllanmayacak bir kuşsun onla uçmak istedin..ah bir kanatlarım olsa..ah bir kanatlarım olsa da göstersem o meleğe dünyanın kaç bucak olduğunu dedin…tanrından istedin geceleri…her sabah pencerenin yanına üşüşen güvercinlerden medet umdun bir süre…onların bıraktıkları tüyleri yastığın altına koyarak sessiz dualar ettin tanrına uyumadan önce…ne olur bana da bir kanat ver tanrımın tanrısı…bir çift kanat sadece…ama olmadı…ne kanatların çıktı ne de o mavi çocuk geri döndü…alış istedim…ama meleklere inanmayışımı sana nasıl anlatacağımı hiç bilemedim…bu gidiş hiçbir şeye benzemedi dedin ilk …ve bende bu gidişi sana nasıl açıklayacağımı hiç bilemedim…


gidişi de görür insan..gelişi gördüğü gibi…neler görüyorsun…neler birikiyor böylece…hiç hesaba kattın mı….fikrinin siyah beyazına-artısına eksisine-iyisine kötüsüne bakacak bir muhasebeci tut…her hafta başı kayıtları iste ondan..al karşına oturt…evet sevgili muhasebecim ne yapmışız geçen bu bir hafta içinde diye sor…sakın susmasına izin verme….susarsa sen kaybedersin bırak o konuşsun sen sus ki kazanasın….o anlatsın sana neler olup bittiğini…defterleri sunsun önüne..neler gitmiş neler gelmiş bir bak…iyiyi kötüden çıkar..siyahı beyaza- beyazı siyaha boya…yap,böl,çarp seviştir kendi yuvalarında …sonra vur kıçına tekmeyi muhasebecinin bir haftalığına…daha yapacak çok şey var….tutulacak nice kayıt…kayıt hatası hayatlarımıza iliştireceğimiz nice yangın yerleri var…üstünde sigaranı söndüreceğin nice vücutlar var….boş ver…haklı haksız arama….sadece anılmamayı iste…iç içe sarmal geçişler gibi…ellerinin altında güvende olduğunu sanarsın ama değildir…bir tek hareketine bakar her şey….bir de bakmışsın ki …kanatlanmış sanki hezarfen olacak bu çocuk uçacak..uçacak mavi melek…çatında bir melek…sana biriktirmişti onca anısını…onca senden geriye bir o kalmıştı…mavi çocuğu hatırla…ellerinden aşırdığı sigaranı kulak arkası yapan..sen ona yazla birlikte yaz helvası almışsındır..güvenin aşırı sıcaklığında ..ama o ellerinden aşırıp seni bir matruşkaya feda etmiştir…bunları düşün…nasıl da bitebilir her şey, böyle diyiverişinin üzerinden asırlar geçmiştir….gülüp geçebileceğin bir ansızlık olmuştur işte her şey..savaş başlat….çok güvendiğin yüzünden akıp evrene yayılsın…yüzünde bir üçüncü dünya savaşı….insan ırkı nerde ?…mavi çocuğa milyarlarca kurban…insan ırkı nerde,mavi çocuğun iç cebinde …korunaksızlar..kurbanlık koyunlar…yüzülecekler ve ilk kahvaltıda kavurma olacaklar… yüzün nice acılara gebe…doğur ve bitir…doğur ve bitir…doğ ve bit…bit ve doğ…ikilemsi yalnızlık…yalnızlık ikilemsi bir bulut…doğ ve bit…


doğmak başlı başına bir engelmiş… engellerle karşılaşıyorsun…her zaman bildiğin tanıdığın birileri geliyor ve el sallıyor…ama sen buna her seferinde hazırlıksız yakalanıyorsun sanki…konuk oluyor fütursuzca sana… el sallıyor bak ben buradayım yine geldim hadi beni tut diyor..eskiden çocuklara alınan bir oyuncağı hatırla..kutuyu açarsın ve bom…içinden bir hokkabaz çıkar…ayakları yoktur sadece yay vardır..ayaklar ne işe yarar ki…birden şaşırmakla karışık bir korku duyarsın…ne oluyor dersin..bunun gibi…yüzüne inceden çizmişin ayak uçlarını..sızıntısına da aldırmıyorsun kim görebilir ki seni …kim kendi şarkısını mırıldanır da sana ucundan bile vermez…yüzüne tamda tepe noktasından çizdiğin ve onu varoluşçu bir açıyla simetrisinin simetrisine böldüğün bir ay yerleştirmişin..ay büyümüş büyümüş denizleri yaratmış senin sıvında…tahterevalliyi hatırla..bir ucunda sen bir ucunda mavi çocuk..çocuğun elinde yaza yaraşır düzende bir yaz helvası..yanaşık düzen….of geç onu…o geçmişte kaldı…duvarlar iki renk gri ton çalışmaları ama hep iki renk…eninde sonunda ikiye çıkıyor her şey..yanaşık düzen…sıkıntı …geç bunları geç…nasıl da bırakmıştı seni hem de yazdı ..nasıl yaptı da uçtu anlayamadın mı..bir kal deseydin kalmaz mıydı senle…bir tek kal ..kal..


Murat Uyanık



Hiç yorum yok: