Fotoğraf: Sezen Yalçınkaya

Günce

Yaşadığı dünyayı keşfetmeye çalışıyordum,boşluğunu,içini dolduran her şeyi,buna dair hiçbir fikrim yoktu.çok kapalı bir alanda yetiştiğim söylenemez yine de bazı şeylere dair bilgim zayıftı.aile bireyleri helikopter misali sürekli tepemdeydi,bu ses beni deli ediyordu.neye,nasıl bakacağımı,kriterlerimi ne şekilde yapacağımı bilmiyordum.çok hassas değildim,kadın olmak hassas olmak demekti bunu gözlemlemiştim,yapamayacak kadar soğuktum ben.
Eylül için hazırlanıyordu yaşadığım şehir,bense aylak aylak dolaşıp,kitap ve dergilere abanıyor ne yapacağımı bilmeden sürekli dağılıyordum.çok sıkılmış,yorulmuş,ne olduğunu bilmediğim bir bunalıma girmiştim.özel sayılmazdı,yeni değildi.ama her seferinde beni eskittiğini hissetmeye başlamıştım.onu bu zaman zarfında tanıdığım ve değişmeye başladığımı hissediyordum,çok ilginçti,duygu tozlarıyla tanışmıştım,arada bir kalbim bile sıkışıyordu fakat bu çok anlamsızdı.çok öfkeliydi eylül yada bu şehri yıkamakta kararlıydı..bulutlar kalın gövdelerinden yırtıldı bir akşamüzeri,ağlıyorlar mıydı,dağılıyorlar mıydı anlam verememiştim,anlamlı bulduğum tek şey dışarı çıkıp ıslanmaktı.karınları patlamadan, yağmurdan önce duyduğumuz o gürültülü sesleri de duymamıştım..giyinip caddeye çıktım,nasıl bir kahkaha vardı yere koşan sularda,nasıl bir doygunluk anlatamam..ay yoktu o gece,yıldızlar yoktu,ağzını açtıkça dişleri parlayan yağmurun kahkahaları vardı koştuğum,yürüdüğüm her yerde.insanlar sığınacak yerler arıyorlardı,mağazalara,apartmanlara.onları bu yoğun kahkahadan koruyacak bir şapkaya,bir kutuya koşturuyorlardı.ben tadını çıkarıyordum,bu denli suya gömülmemiştim,ne derin bir hazdı.tüm havayı içime doldurarak,insanlara bakıyordum,onlarda bana tabi...

Ona asla kızamıyordum,yumru gibi oturmuştu içime,içimde yerini bilmediğim bi yere.kangren oluyordum sanki,taşıyamıyordum onu,elime bıçak aldıkça daldıracağım yerden uzaklaşıyor ve daha çok dağılıyordu vücuduma..daha çok..her yerime bıçak atmak gelmiyordu işime,denemek istiyordum,yapamıyordum.bu hastalığı yenemiyor,sürekli yutkunuyor,yutuyordum.
Her gün biraz daha genişlemeye başladım toprağa doğru..yaşamak nedir bilmek istemiyor,insan denen et yığınının,ruhla bütünleşerek yaptığı her şeyden kurtulmak istiyordum..kitaplara dalıyorum.oralarda ki şehirleri,karakterleri gözlerimle besleyerek,kafamı onların dolambaçlı kafa sinirlerinde eritiyordum..



e.yalçın
ağustos onüç


Hiç yorum yok: