Fotoğraf: Sezen Yalçınkaya

çok uzun bir gece

İki sene sonra yan yana geldiğimizde o an ayaklarımızı bastığımız kaldırım taşları geçmişi hatırlıyordu çünkü aynı yerde buluşmuştuk ilkinde birde o daha duygulu hatırlıyordu yüzünde ekşi yeşil erik yemiş ifadesiyle çünkü o kırılmıştı kıran girmişti bedenine benim soktuğum bilerek yapmayıp sinsice kaybolduğum hayatına bende ilk bu rahatsızlığını hissetmiştim hatırlamıştı tüm bunları yanağım yanağına değerken tenlerimizin de bir o kadar inceliğinden olsa gerek kendine has olan uyumundandı en başından tatminimiz tamdı aslında o gecelerde de ve bu iki sene sonra ilk merhabanın en kısa tasviriydi  yani sadece buydu İstanbul’un göbeğinde ilk sıcaklığımızın…

Birbirimizi o kadar iyi tanıdığımıza inanmışlığımızdan olsa gerek ilk atılan otuz adımda otuz senelik evli bir çift havasına büründük önümüzde bebek arabası eksikliği vardı ve zordu İstiklal’in göbeğinde Pazar kalabalığında bebek gezdirmek. İlk nasılsınlar gene aynı kırgınlık ifadelerini aynı tatminsizlikleri aynı sevgisizlikleri aynı yalnızlık ve mutsuzlukları yansıtıyordu tonlamalardaki gerçeklik melodisi iki sene öncesinden daha kuvvetliydi çünkü ikimizde koşullara daha alışmış görünüyorduk bunun adına da olgunluk deniyordu bir başka dilde.

Omuzlarımızı git gide yan yana getirmeye çalışıyordu kalabalıkta aslında bu benim korkum değildi o benden daha çok korkardı dışarıdan etlerimizin üstündeki tekstil ürünleri birbirine değerken güven duygusu yaratıyormuş hissi yaratmak ona özgüydü bu benim övüncüm değildi onun da zayıflığı sadece böyleydik ilk otuz adımdan sonra otuz birinci adımdan ve itibaren devam eden.

Küçük şakalarla neşelenmeye ve neşelendirmeye çalışırken ikimizi elindeki afaki erik torbasından üç alıp  iki geri atıyordum da sanki aradaki birde neşeleniyorduk o ekşimiş ifadeyi tam anlamıyla kıramıyor çabam bir noktada anlamsız kılınıyor çektiği setleri sarsıyor ama tam anlamıyla içindeki duygusal gerçeğini değiştiremiyordum.

İki yıl sonra bir araya gelme sebebimizin sadece aradığımızı bulamama gerçeği olduğuna inancım tamken kadınsal sokuşturmaların göbeğinde bulduğum kendimi savunma gereği dahi hissetmiyor yüzüne bakıp sadece gülüyor ve bahane uydurmuyordum sinemaların dükkanların insanların ve kuantumun göbeğinden geçerken…

Anlatıldı konuşuldu ve yaşandı uzunca ve kısa sürdü o gece…

Hiç yorum yok: