Fotoğraf: Sezen Yalçınkaya

gözlerim yarı belime kadar çıplak

Çıplak…çok çıplak…yan koltukta çıplak..elleri hafiften birleşik birbirine…ayaklarını uzatmış…ayak tırnakları çıplak…karşımda tüm tanrısallığıyla ve de yine o tanrısızlığıyla çıplak…gözleri yarı beline kadar çıplak…gözlerim yarı belime kadar çıplak … hele hele bu çıplaklık tam bir yangın yeri… serinlik değil,inan daha çok yangın yeri ... yanmalı ve de tutuşmalıyız çünkü o hep anlatılan paralel evrenler gibi oluşumuz da bundandır...anlatılanlar bir tek o otobüs duraklarındaki ilanlara da benzetilebilir ve de küçük taşra kasabalarındaki o belediye hoparlörlerinden ölüm haberleri okunabilir bize ve bizde herkes gibi kayıtsızlık örneği göstermeksizin usulcana ama sıkı bir aidiyet duygusuyla o sese yönelebiliriz … ne anlattığına inanmazlar ya hani insanlar,neyi anlattığı değil de o sesin büyüsüne kapılırlar ya insanlar onun gibidir bu da...kimse göremeyecek kadar yakınımda olsan anlardım bu serinliği çünkü üzerimize yapışan olsa olsa çiğ taneleridir derdim..üşürsün ya hani yavaştan sıcacık bir battaniye gibi ben üstünü örterdim kendimle ...çıplaklık burada ne hoş duruyor değil mi ..serinlik burada ne kadar da hoş duruyor değil mi...sevgim büyüdükçe yangın da artıyor çünkü delice seviyordum ben bu hali ve de unutulmuş ya da unuttuğumu düşündüğüm nice güzelliklere gebe olacakmış gibi yine bu çıplaklık… çok çıplak … ayak tırnakları çıplak … gözleri yarı beline kadar çıplak…gözlerim yarı belime kadar çıplak …gece doğuracaktım ben, bir de erkekler doğuramaz derler…doğurdum işte seni ! görsün tüm evren…görsün tüm insanlık…doğurdum seni ve de sen doğdukça ağlamadın...doğdukça içimden geçtin ve de o yeni evrenin ilk nefes alışçısına gülümsedin…bana gülümsedin ! ve de evren kendi içinde yeni bir paralel evren yarattı ...evren bizim için başka başka ve daha yaşanır bir evren yarattı !

hikaye kahramanlarımdan araklaya araklaya kendi hayatımızı kurabilir miydik ki...bu da herhangi bir öykünün,herhangi bir yerinde geçen bir ansızlık mıydı yoksa… eğer öyle ise üzülür müydük ki buna birden...sevinir miydik yoksa yine de tüm öyküler bizi anlatıyor işte diye…yine de tüm öyküler bizden dem vuruyor diye…ama yine de sana ayçiçeklerinden çekirdek toplasam fena halde inceliriz..o öyküler buna susmaz mı…o öyküler tüm bunları anlar ve yine başlarını hafifçe öne eğerek anladıklarını göstermezler mi bize…yine o öyküler tüm kelimelerini bize bir silah gibi doğrultup öldürmek istemezler mi bizi …ve yine o öyküler tüm kıskançlıklarıyla,tüm sinir hücreleriyle,tüm akıl,tüm bilinç ve tüm çıplaklıklarıyla gelmezler mi…öldürürler bizi ilkin kırılırız yine o naiflikten...kırılırız yine o çıplaklığımızdan ….eğer bu kadar inceyse ölmek ,güzel bir doğumun ilk habercisi değil midir bizim için..eğer bu kadar inceyse doğmak ne güzel bir ölümdür bu böyle…ölmek dediğimiz sezeryanla doğacak çocukların ilk isimleri gibi bir şey ...ki onlar çokça şarkı söylerler geceye hiç duymadılar mı...deniz onları çağırır hem bakın biz buradayız..biz buradayız görün bizi çağrıları yaparken ki ilk halleri gibi değil midir bu ...ama biz bütün çiçeklerimizle ve de o şapkalarımız dolusu kelimelerimizle...ama biz bilinmezi bir gizemden ötede tutup ilk doğumla ve de ilk nefes alışıyla bu dünyanın ...ama biz kelimelerimizle..hele hele şimdi sen...arkandan gördüğüm sen ve de o çıplak sırtının can alıcılığıyla ...! kelimeler yalnızlıktan türer bilirdik sadece...meğer değilmiş hepsi bu hele hiç değilmiş…

bu yalnızlık pitikare bir örtünün inceliğinden dem vurması gibi bir şey olabilirdi sanki şimdi…bu da nereden çıktı deme bana…ellerin kendi ritmik sesleriyle birleştiğinde bunu anca pitikare bir örtünün inceliğine yorabilirim..ve yine seni o naiflikle severim sanki…belki de seninle sadece piknik havasında olmalıydık...o hava yine çıplak…ellerin yine orada öylece çıplak..hani sen o çıplak ellerinle gelirsin …tüm o sepetler bile çıplak.. gelirsin.. ve de geldikçe dokunursun…. hani böyle tene dokunmak...temaşa ruhlara verilecek temaşa tenler...gösteri sanatı ruhlara sunulacak en içten trajediler gibi sanki..dokunursun…sen dokundukça ben içinden geçerim senin,sen dokundukça içine ayak basarım senin,balıklarımı yüzdürürüm içinde… gizlice yer ederim ve ellerim senin ayak izlerine değer…şimdi o kadar büyülüyüz ki biz, yalnızlıkla-sevgi...yalnızlıkla-sevgili..yalnızlıkla-insan,eş şimdi… birbirleriyle sevişen kelimeler...biri olmadan diğerinin öleceği,kuruyacağı ,biteceği kelimeler..şimdi o kadar sırdaş ki birbirlerine bunlar ,tek birbirleriyle oynayan başka kimseyi yanlarında istemeyen çocuklar gibiler..misketleri var..bebekleri var...bir de hep şeytan uçurtmaları...
tüm zıtlıklar çıplak şimdi…tüm zıtlıklar bizimle başka bir evrende çıplak ….mutlu bir doğumla ve de o mutlu doğumla ölecek olan tüm insanlar gibi çıplak şimdi tüm zıtlıklar…sevişirler şimdi ama hiç görülmemiştir yeryüzünde bunların dansı…serinlik değil bilakis sıcaklık yayacaklar evrene…o sıcaklık yayılacak yayılacak ve şeytanı doğuracak bir gün..çünkü zıtlıklar şeytanın işi ...bunu ezberleteceğiz seninle ..çünkü ayaklarını ters gösteren bir yaratık bunu vurgular ancak …bunu öğreteceğiz insanlara...zıtlık dediğin insana olur olmazları yaptıran ama yine de inceden en büyük zevkleri tattıran...ruhlar mazoşizm kokar ...çünkü acı zevki doğurur...hayal dediğimiz bizim için bir gerçek...gerçek yok dediysek de hayallerin var olduğu ölçüde gerçekler çünkü... kendinin zıttı yine içindeki o ruh..o tabaka...o boşluk..bizi var eden ama onunla ne yapacağını bilemeyen bir şeyin yansıması... aşağılara özenip yukarıdan bakmak gibi bu halbuki...tırmanacak bir yer varsa o yine aşağılaradır...atlarsın kanla karışık gözyaşı ...kesik kesik kanar ayağının altında toprak .."gidersen kim sular fesleğenleri,kuşlar kime sığınır akşam olunca" önermesinde de olduğu gibi...hep bunun için..düşmek belki de en iysinden bir yükseliş..ama med-cezir de var halbuki..ya tüm dünya bunun üstüne kurulmuşşsa bu baya baya spesifik ve de olumlu bir bakış açısı mı diyeceğiz..güldürmeyin ulan şimdi bizi..yok zaten yokluk ,güç bela ayakta işte deriz...kimsenin sözünü kesmeden ..naifçe küfür etmeye benzer yine de...ama oldu işte,akıl bir anlık saptı çemberinden işte deriz…


çıplak….çok çıplak … ayak tırnakları çıplak … gözleri yarı beline kadar çıplak…gözlerim yarı belime kadar çıplak…çıplaklığımızda gördüğümüz o evren çıplak…ve o evrenin tüm insancıkları kendi boşluklarında çıplak…