Fotoğraf: Sezen Yalçınkaya

bir çingenenin krallığı…



izinliyim bugün istanbul’da. dolaşıyorum yerleri; serbest…
bindim sirkeci’den trene, halkalı’ya kadar izleye izleye…
hiçbir şey yok orada da, umutsuz her yer istanbul’da.
aradım… bulduğum sadece yalanlar; cehalet, aptallık, kabulleniş, korkaklık, tembellik, siniş… gelişim gösteren hiçbir yer yok, boka batıyor her taraf. her yerde soysuz ibneler, pezevenkler, puştlar, godoşlar, yavşaklar…

ağzına tüküreyim, ben bir çingeneyim. anam da var, babam da. ama, olmasalar daha iyi; ben bir piçim.
piç deyince istanbul gelir aklıma; böyle piçlikler ben görmedim. anasını satacak adam amcasına; dik gelsin bari, vurayım turasına.
dolaştım oraları da iyice, şimdi tren istasyonundayım; döneceğim diye.
tiryaki gibi kararıyor hava,
kıvranıyor, eziliyor kendi kendine.
erken almışım bileti, dolanıyorum demirlerde.
ölmek gelir ya, orada; sildim yaprağı, dalı, emdirdim merhameti demirlere.
bilmiyorum ne zaman ötecek tren, arkadan mı, önden mi?.. hayır, hava da karanlık; kimse duymadan, görmeden… ama; ölsem ne yazar, ne olacak, ne değişecek? onur mu tamamlanacak, ne, ne zaman, nasıl bitecek. ve işin aslı; anlamsız olan hayat değil, hayatı anlamsızlaştıran insan… ki; gücü de yetmez anlamsızlaştırmaya, anlamsız insan… bilgiyi değersiz kılan, bilgisiz insan… ki; değersiz kılmaya değil, değersizleşmeye “erdem”i yeten insan.
yaşanacak öyle çok var ki… sırf macera olsun diye…
epeyce karardı hava, karşıdan düdüklü tabut yaklaşmakta; “ulan… en güzel!.. hava karanlık, tek başıma… hırsız, sürüngen, ve korkakça. evet, işte bana yakışan… yaklaşıyor işte soytarı demir adam.”.


demirine sindi, içinde ezildi

eğildim ölümü de ezmeye,
sıktım bileklerinden rayları
kıvranıyor, ceylan sanki,
yırtmıyorum, kavrıyorum damarları!

ezildim yaşamı da eğmeye
tuttum dileklerinden yılları
şahlanıyor, sultan sanki
kesmiyorum, sallıyorum yolları!  

gördüğüm orada, beyaz ışıktı
salladım halkalı’dan haydarpaşa’ya rayları
-kendi yolunda yürü, kaldırırım bütün kaldırımları;
burası, bir çingenenin krallığı!


ezildi ayağımın altında tren
evet; durdu hemen, dur demeden
açıldı kapılar, öttü siren
içine körüklendi, demirine sindi hemen.

dedim;
- yaşamak, var bana ulan!
dön evine, gir banyona, yıkan.
akıt bütün aldanışları,
ölmek bile bir bakıma “yalan”.


Mustafa Burak Yoldaş(yedekçingene)
 
 
 



Hiç yorum yok: