Fotoğraf: Sezen Yalçınkaya

Konuşan elmalı bir çörek

Konuşan elmalı çörek arayışı içerisindeydi...bu da ne deme ...kimse demesin....demediler de zaten....adını öyle koymuştu sadece haklı nedenleri de yok değildi....türlü türlü işaretler belirdi kafasında onunla ilgili..ama en son elmalı çörekte karar kıldı..o onun çöreği olmalıydı....elmalı çöreği...üstü beyaz beyaz olanlarından..oldu da....konuşan elmalı bir çöreği olmuştu işte...şimdi ne kadar gurur duysa azdı kendiyle...çöreğiyle....ne tür adlar yakıştırmıştı...hepsini de sevmişti....konuşan çörek olur mu oluyor işte....mutlu mesut bir çörek ....

Bir çöreğe çörekliğinden başka ne anlamlar yüklenir ki ama yüklemişti işte..adının yanına gizliden de iliştirmişti de…türlü dualar ezberlemişti yeni yeni onun için…belki faydası olur diye küçük küçük nazar boncukları alıp mumlarının yanına özenle yerleştirmişti…ve mumları yakmıştı..halbuki bilmiyordu mumun ancak ışığıyla anlamlı olacağını…gizliden yokluk şarkıları mırıldandı ama mumlar sönmedi…bilmiyordu da bir gece nasıl ölünür…her gece ölen ve de her sabah da kendini yeniden doğuran o değilmiş gibi…

Bir çöreğe çörekliğinden başka ne anlam yüklenir ki… ya çörek , çörek olmaktan çoktan sıkılıp kendini bir gönülsüz kaçışsızlığa ittiyse…içinde anlamını kendine daha söylemekten korktuğu yeni ikircikli ve de iç gıcıklayan anlamlara ulaştırdıysa..arık o çörek gerçekten o çörek midir…sanmadı da…sadece gitti….
Bakıyordum aslında ama bilmiyordun sen bunları….sana elmalı çörek alacaktım ben ne oldu o düşlerimize neden sonuçsuz bir yalnızlığa ittin beni neden bunları bilmedim neden eni konu dört köşe bir yalnızlık verdin bana …sen kırmızı boyalara buluyorsun ellerini ve de bilmezmiş gibi görünüyorsun..ama nasıl da biliyordum sen hep görünüyordun….ellerinde hala kırmızı boyalar duvarlarında esrik el izleri….başkalarının ruhlarını da alıyorsun…ruh biriktiriyorsun anlaşılmaz mı sandın…kimse anlamaz sessizce yaşar gideriz mi sandın..kimi kandırıyorsun sen bakalım…koy o ruhları çabuk yerine…terbiyesizliğin luzümu yok , ellerinde zaten boyalı..yüzün gözün kırmızı boya artığı..

Sana bir şey diyeyim mi ne yaptın böyle sen ….neden sonsuzluğu istedin de hiçbir şey olamadın bu yüzden..sana ne yapmalı şimdi..seni gidi hınzır gülümseyiş tortusu seni..seni gidi bilinmezlik seni gidi aklımın karışıklığı , seni gidi bilemediğim , çıkamadığım ..bu yüzden bir gece ölmeyi her şeyden çok istediğim…sana bir şey diyeyim mi korkutuyorsun beni nasıl yaşanır böyle şimdi…kaça bölüneyim..kare kökümü bile almışsın ..utanmazlık bile yok…ellerin bile boyalı….duvara sürdüğün kırmızı boya olmalıydım ben…en kırmızısı olmalıydım içimi yakan…
Bakıyordum sana ama bilmiyordun yine sen bunları…sana elmalı çörek tarifi vermiştim hatırla ..nasıl da sevinmiştin birden…söz konusu olanın elmalı çörek olmadığını, tam tersi elmalı çöreğin artık elmalı çörek olmaktan uzaklaştığını , kendi içinde dejenere olduğunu allah bilir bunun çocuklarının ne olabileceği konusunda uzun uzun fikir alışverişinde bile bulunmuştuk senle….ellerinden kımızı boyalar akar…ve ben seni severim…ellerinden kırmızı boyalar akar mutu olurum akışkan kırmızının cazibesinde…ellerinden kırmızı boyalar akar öldüğümü bile unutturuveririm..
Sana bir şey diyeyim mi ne yaptın bana böyle sen ..neyle neyi çarpsam sonra da çıkan sonucu tavada kızartsam sonra balıkla servis yapsam önüne koysam al ye desem ama sen yemekten çok ellerindeki kırmızı boyalarına gölge yapsan onu..peşinden de elmalı çörekleri koysam önüne…onları da tüm elmalı çörek birlikteliklerimize inat yemeye çalışsan ama yemesen….çarpık diye yutturduğun dişlerinin arasında kalsa ama gitmese bir yere…orada kafası karışık bir şekilde yaşasa gitse senin ölümüne kadar...

mutlu mesut bir çörek...

Murat Uyanık

Hiç yorum yok: