Yaşlı adam ağır ağır adımlarla bahçeye çıkarken
Çocuklar olgun meyveleri izinsiz yerken
İnin aşağı adi pislikler,
Bırakın o meyveler benim. 
Çocuklar yaşlı adama kahkahalar atarken
Yeşil atlar çimenlerin arasında koşarken 
Konuşma yerini dokunuşa bırakırken
İdeallerin içinde gerçeği yitirirken 
İnsan olmamayı arzuladım.
En nadide olanlar karanlıkta beklediler, 
Zamanın ellerini beklediler
Çıkarken bütün ihtişamıyla gün yüzüne 
Nereden bilebilirdi…
Büyük zaferini kanla süsleyip yağmalarken
Mücevheri tutan eller kızıla boyalı
En nadide olanı…
İçim ürperdi, soğukkanlılığınız beni alt üst etti
Eğilip öperken, elinde ki kan dudağıma bulaştı
Bu sefili nasıl olup da çıkardınız çöplükten
Yarattığı hayale sizi sürüklerken
Özgür bir düşünüş bizi neye çevirir düşünün.
Bırak ne olur perdeyi indirmeyi 
Düşleri özgür bırak
Bizi yalnız bırak, olmayan dünyanın olmayan yalanında 
Savrulup gidelim
Büyük bir ihtişamla olmadığımız bir şeye bürünelim
Neden ihtiyacımız olsun senin gerçeklerine
Elbette yeşil atlar koşacak kırlarda, yoksa nasıl yaşar bu vahşetin içinde
Kanlı ellerde değişecek en değerli mücevherler
Ve gözlerin solacak gerçek her söylenişinde
Bırak da ay pembe kalsın, güneş mavi, boyansın düşlerimiz bin bir renge.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder