Fotoğraf: Sezen Yalçınkaya

HENDEKTE




Bu bir kaçış meselesi. Özeti bu.
Mutluluklarının içinde mutsuzluk arayanlarla mutsuzluklarının içinde mutluluk arayanların çarpıştığı bir savaş alanında, hendeğin içinde son üç beş kişiyiz. Çıplak. Maddiyatlarımızdan soyunmuşuz. Umutlarımız çoğul cümlelerimizde bir komünün hayalinde. Artık olmayan bir şehrin en verimli tanımını yapmak hangimize düşmüş?
Sevgiyi kendi içimize çekerek birilerini gerçeklerden bihaber bırakarak kahramanlığımızı yaşatıyoruz. O birilerini altüst olmuş bir hayattan uzak tutarak ödüllendirdiğimizi varsayıyoruz. Oysa hala uğruna savunma mekanizmalarımızı yerle bir edebileceğimiz birileri (mi) var. Sessizlik.
Sebepsiz bir kaybedişin ortasında, eski bir hayalin kenarında veya bir tevriyenin aslında kastedilmeyen vurgusunda kaçışımın izleri var. Takip etmeyin. Kimliğim resmi ters basılmış bir aranıyor ilanı. Tepe taklaklığım bu yüzden. Gölgemle aslım anlaşılamadıklarıma oyununu oynuyor. Bu saklambacın kuralını ben koydum. Kumandamın tek tuşu budur. Başla ve bitir.
Yarın olacakların sorumlusu ben değilim. Sorumsuzu benim. Anlayışınıza minnettar kaldım sayın okuyucu. Lütfen kullandıktan sonra beni imha edin. Yüzünde bir gerçek iziyle bu hendekte kimse barınamaz. Gölgemi ihanet edenlerin kabuslarına katıştırabilirsiniz. Bir arkadaşın söylediği gibi iyilikler hiçbir zaman cezasız kalmaz. Kiminin cezası ses kiminin cezası sessizlik. Bense anlaşılamamaya mahkum edildim. Bırakın cezamı huzurla çekeyim. Kaçışımı mazur görürsünüz umarım. Kimse bir başkasına kendisine verdiğinden daha büyük bir ceza veremez. Belki bu gerçek peşimdeki mutsuzluk avcılarını da iyi hissettirir. Silahımı çıkarıp 3-5 el tebessüm sıkmak da isterdim elbet. Yazık ki tek dolu kovanımı kendime saklıyorum. Ne de olsa gün gerçeklerden arınma günüdür.

Kendimi kaybettim. Hükümsüzdür.



MASALCI




Hiç yorum yok: