Fotoğraf: Sezen Yalçınkaya

Let me kiss you





Let me kiss you…
Bu şarkı neden bu kadar güzel ama neyi anlatıyor bilmiyorum…
Neden gizli ama içsel bir yolculuk fikrini uyandırıyor dinleyen her bünyede…bünyemde
Amacı ne nedir bunun sebebi nedir …bunun sonucu nedir
Let me kiss you…
Hey sen ne yapıyorsun salak mıısn orada öylece dikilip ruh biriktiriyorsun
Ceplerinden bile taşmış artık ruhların..çaldığın ama geri vermeyi bilmediğimden biriktirdiğin…bazen nefes almanı bile engelleyen kesik kesik öksürten bütün o ruhların....ama sen taşmışlığına övünüyorsun ..bilmiyosun….
Seni gidi hınzır gülümseyiş tortusu seni
Seni gidi kara büyücü..vodoo bebeği…elimin esiri ..aklımın fikriyatı..
Let me kiss you...
Bu şarkı neyi anlatıyor bilmiyorum…
Neyle bütünleyeceğim ben şimdi kendimi
Neydi o gidişin öyle..neyle neyi çarpıp sonsuzlukla böldükte bu sonuç çıktı şimdi
Seni gidi kara adımlarının gölgesi
Sen nesin şimdi söyle …
Şimdi sen bıçak sırtı …ayakkabı gölgesi…içiçe geçen ve en baştakinin soğukluğunu aldığın ve en sondakinin de ağırlığını paylaştığın bir matruşka…kapı önü konuşmaları…yokluk şarkıları…teneffüs zilleri….yanmayan bir sokak lambası….soğuyan ter….islaklığından muzdarip terlik…acısını içine gömen ama gözleriyle nasılda herşeyi anlatan ve de bu yüzden o gözleri bir gece yakmak ve de külleriyle okyanusları aşmak isteyen bir gemici öyküsü olmak isteyen …mum ışığında sigara yakmayan ,ölmek ya da öldürmek istemeyen….yanan küllerini denize dökecek olan…ve her çağrışımı sessizce kabullenecek olan..ve de her çağırdığımda gelmeyecek olan …
Şimdi sen nesin biliyor muusn…bir avuç toz …ve kül yığını elinde…ellerinde arkaik bir resim dolanan …tuale sürdüğün mavi boyası kaçık…sahibi kendinden menkul bir düş satıcısı olan …ne oldun sen hangi adı taktık sana…nesin sen…
kafasını çamaşır makinasının içine sokup gerçek huzurun tamda burda olduğunu anlayan… yani sıyrılmışlar için krater satılan dükkana gidip bana biraz çamaşır makinası kazanı boşluğu verir misiniz diyen biri olmak zorunluluğu mu hissettin..içindeki binlerce hangi sen konuştu da kafamızı çamaşır makinasının o huzurlu boşluğuna koyalım gibiisnden bir çift laf ettin ...üstüne yılmadın birde onun fotoğrafını çektin...çektirdin kendini gri boşluğa…bende yılmadım bu resim üstüne bir sürü saçmaladım...var gerisini sen düşün...

ruhun kurusun e mi senin .. diyalektik hezeyanlara...manipülasyonsuz çağrışımlara...tekinsiz aitsizliklere....ve de ruh kurutma makinlarına bürün ..sevmezsin bilirim makinaları insan zırhına bürünmeye çabalarlar..efendilerini inkar ederler bilirsin sende….ama sen tamda ona dönüş..ruhunu ruh kurutma makinasına kaptır e mi…için dışına çıksın..kus kus kus e mi…ruhun çıksın içinden bir sabah….

kimliklerimizden yeni bir kimlik yarattım dün gece….seni tamda oraya koydum yeni inşa ettiğim ruhun dış çeperine yerleştirdim ..böldüm ..çarptım ..seviştirdim senle o yeni kimliğimizi…

sen, sen olamayacak kadar zor düşlere bulandırıyorsun ellerini ....ellerini kirletiyorsun…kim inanır ki bu kadar gerçeğe...görmek istemeyenler göremezler...ki hala içimizdedir düşler gerçektirin hali...işler acınası...nasıl anlatılır herşey bir yanılsama uyan ey insanoğlu....illa peygamber mi olmak gerek kendi kraterimizde...
sana büyük bir sır vereyim mi:
zaman sensin…
sana büyük bir sır vereceğim hayat gerçek bir yanılsama


Murat Uyanık



Fotoğraf:Nuray Kılıç



Hiç yorum yok: